3 Şubat 2008 Pazar

YİNE KİM DÜĞMEYE BASTI?

YİNE KİM DÜĞMEYE BASTI?

Sanki ülkenin hiç sorunu kalmadı, üretim en üst, işsizlik en alt seviyede. Sanki devlet de, halk da refah içerisinde, borç batağından çıkmak için çırpınmıyor. Sanki türban karın doyuruyor, halk da iktidar partisinin dağıttığı sadakalara muhtaç kalmıyor. Sanki ülkede terör ve bölücülük tehdidi yok, insanlar huzur içinde yaşıyorlar. Sanki kimse gelecek endişesi taşımıyor, bir türban derdidir, aldı başını gidiyor.

Birileri düğmeye basıyor, açık lise sınavlarına katılan öğrencilerin hepsi birden, sözleşmiş gibi, sınava türbanla gidiyorlar. Birileri düğmeye basıyor, “türban” anayasaya giriyor. Aynı düğme türbanı üniversitelere de sokuyor. Sonra da adına inanç özgürlüğü deyip, samimiyetlerine inanmamızı bekliyorlar.

İslami kurallara göre mi yaşamak istiyorlar?

Peki, tamam.

Bunun için hangi kitaba baş vuracağız?

Tabii ki, Kuran’a..

Kuran’da türban var mı?

Yok! En azından bu konu, uzmanlar arasında tartışmalı.

Peki, Kuran’da tartışmaya gerek bırakmayacak kadar, açık seçik yazılı olup da, bunların hiç dile getirmedikleri, uymak için çırpınmadıkları kurallar var mı?

Olmaz mı? İşte birkaç örnek:

Siz, hiç kocasının kendisinin üzerine üç eş daha getirmesine itiraz etmeyen bir kadın gördünüz mü?

Ya da miras hakkının yarısını erkek kardeşine devretmek için yırtınan bir kadın duydunuz mu?

Mahkemede, “Benim aklım ermez, şaşırabilirim, tek başına şahitliğim geçerli sayılmamalı” deyip, komşu kadını da kendisi ile birlikte şahitlik yapsın diye yanında getiren bir kadına rastladınız mı?

Madem İslami kurallara göre yaşayacaklar, hadi bunları da isteseler ya! Var mı öyle emir beğenip, seçmek? Yoksa tüm bu talepler kapıda da, sırasıyla mı getirilecek önümüze? Hangisi diğerinden daha çok iyi niyet içeriyor sizce? Samimiyetlerine inanabilsek, ortada sorun morun kalmayacak aslında ama söyleyin Allah aşkına, bu mudur samimiyet?

Durup bir düşünmezler bile, bugünkü hoca efendilerinin de hoca efendisi, şu risale-i nurların meşhur yazarı, okuma yazma bile bilmezdi. Bir kez olsun hatırlamazlar ki; peygamberimize inen ilk ayet “oku” diye başlar, “dinle” diye değil. Yine bilmezler ki, Kuran’da onlarca ayet vardır, tüm ayetlerin okuyan herkesin anlayabileceği gibi açık ve seçik olarak dile getirildiğini anlatan ve yine okuduklarını anlayabilsinler diye, diğer canlılardan farklı olarak, akıl vermiştir insanlara Yaratan. Ama Kuran kurslarında Arapça Kuran’ı baştan sona on defa okudukları halde içinde ne yazdığı hakkında tek kelime fikri olmayıp, hoca efendilerinin anlattıkları ve yorumladıkları ile yetinirlerse, olacağı budur. Hal böyle olunca, hoca efendi emrinde olduğu güçlerden görev alıp düğmeye bastığında, türban, bir anda “Allah’ın emri” oluverir, inanç özgürlüğü kılıfı ile de işte böyle topluma sunuluverir.

Oysa sormak gerekmez mi, “Basılan düğmelerle yönetilenlerin “özgürlüğü” mü, yoksa dinini bilgisiz, niteliksiz, yetkisiz, sahte hoca efendilerin uydurma yorumlarından arınmış bir şekilde öğrenmek ve kendi içinde yaşamak isteyenlerin hak ve özgürlüğü mü, anayasada yer alacak kadar önemi hak ediyor” diye?

Değer Erbora
degererbora@gmail.com
www.degererbora.blogspot.com