21 Temmuz 2008 Pazartesi

BÖYLE DOSTLUK DÜŞMAN BAŞINA!

BÖYLE DOSTLUK, DÜŞMAN BAŞINA!

Hırant Dink’in cenazesinin kaldırıldığı günün akşamıydı ve bazılarının kendilerini “Hepimiz Ermeniyiz” diye tanımladığı dönemdi. Mehmet Ali Birand, Kanal D ekranına çıkmış, şöyle diyordu: “Erivan, Türk halkının yaptığı empatiden, gösterdiği samimi üzüntüden öylesine etkilendi ki; ön koşulsuz olarak Türkiye ile masaya oturmaya karar verdi.”

İzleyicilerden kaçı, Erivan’ın Ermenistan’ın başkenti olduğunu biliyordu, kuşkuluyum ama halkın büyük çoğunluğunun bu “ön koşullar” konusunda hiçbir şey bilmediğine işte o akşamdan sonra inandım. Eğer bilselerdi, kandırmacanın bu kadarına dayanamaz, aptal yerine konmayı, kendilerine yediremezlerdi. Oysa yukarıdaki cümleler hiç tepki görmedi, bazı kesimlerde dostluk sağlar ümidi ile memnuniyet bile yarattı.

Aradan 1,5 sene geçti. Bugün gazete manşetlerinden öğreniyoruz ki, Türkiye ve Ermenistan yetkilileri gizli gizli buluşup, görüşmüşler. Sonra Çankaya’ya maç davetleri gönderilmiş, bir yakınlık, bir yakınlık, sormayın gitsin.

Ermenistan’ın yeni Cumhurbaşkanı, Türkiye ile ilişkileri normalleştirmekten söz ediyor ve “Türk – Ermeni sınırının açılmasını sağlamak için Türk devleti ve halkına yeni bir diyalog öneriyorum” diyor.

Güzel! Peki, ön koşullar ne olacak?

Ön koşul yok!

Öyle ise değişen ne?

Ermenistan Cumhurbaşkanının adı dışında hiçbir şey.

Peki o zaman bu samimiyet neyin nesi?

Bilen biliyor, bilmeyenler için biraz açalım.

* * *

Mehmet Ali Birand, bundan 1,5 yıl önce 70 milyonun gözünün içine baka baka yalan söylerken, halkın bu bilgi eksikliğine güveniyordu aslında. Ayrıca halkımız, kendini bildi bileli sürekli Türkiye’den bir şeyler istenmesine alışıktır. Ermenistan da ön koşullar koyarak, bizden bir şeyler istemiş çok mu? Oysa gerçek bambaşka ve ucuz oyunlara gelmemek için çok iyi bilinmesi gerekiyor.

Özetle; Türkiye – Ermenistan kara sınırı 14 yıldır kapalıdır. Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki yoktur ve Türkiye, Ermenistan’a ekonomik ambargo uygulamaktadır. Buna rağmen her ne hikmetse Ermenistan’ın her köşesi Ülker marka gıda ürünleri ile doludur ama konuyu dağıtmamak için böyle bir cümle ile değinip, geçelim.

İlişkilerin normalleşmesi demek, sınırın açılması, diplomatik ilişkilerin başlaması ve Türkiye’nin Ermenistan üzerindeki ekonomik ambargosunu kaldırması anlamına gelmektedir. Bu durumdan mustarip olan kesim Ermenistan’dır ve yıllardır Türkiye ile masaya oturabilmek için can atmaktadır. Ancak o masaya oturmak için Türkiye’nin Ermenistan’a üç maddelik ön koşulu vardır.

1) Ermeni Soykırımı iftirasına son verilecek
2) Türkiye’den toprak talebine bir son verilecek (Çünkü Ermenistan’ın gerek Bağımsızlık bildirgesinde gerekse Anayasasının giriş bölümünde Türkiye’den toprak talepleri açıkça dile getirildiği gibi, bayrağında da Ağrı Dağı Ermenistan’da gösterilmektedir ve Ermenistan, ülkemizin doğusunu Batı Ermenistan olarak tanımlamaktadır)
3) Ermenistan, Azerbaycan’da işgal ettiği toprakları boşaltacak.

Bu üç madde, Ermenistan’ın işine gelmediğinden, Türkiye ile önkoşulsuz olarak masaya oturmak için her yolu denemektedir. Ondan sonra da utanmadan, dostluktan, iyi ilişkilerden dem vurmaktadır. Daha da kötüsü, bugünkü AKP hükümeti, ABD öyle istediği için, bu ön koşullardan vaz geçip, Ermenistan ile masaya oturmak üzeredir. Bu gizli görüşmelerin, maç davetlerinin, dostluk gösterilerinin anlamı budur.

* * *

Peki, Türkiye – Ermenistan sınırını açarsak ne olur?

Bir zamanlar kırsal alanda yabancıların gayrimenkul satın almalarını engelleyen bir Köy Kanunumuz vardı. Ancak yazık ki; AB’ye uyum yasaları kapsamında 2003 yılında AKP tarafından değiştirildi ve böylelikle yabancıların sınır bölgelerinde toprak satın almaları mümkün kılındı. Kars, Ardahan, Iğdır ve Van yöresi, Ermenilerin öncelikli hedefleri arasında olduğundan dolayı, eğer sınır açılırsa, Ermeniler bu kanun değişikliğinden yararlanıp, söz konusu yerlerde toprak satın alabilecekler.

Hemen anımsayalım; bir zamanlar aynı hatayı yapıp, Yahudilere toprak satan Filistin, bugün haritadan silinmiş durumdadır ve yerinde İsrail yer almaktadır.

Bir başka örnek de kendi tarihimizden: Zamanında Ege yöresinde bol miktarda toprak satın alan Rum ve Yunanlılar, Mart 1922’de, merkezi İzmir olmak üzere Ege bölgesinde bir “İonya Prensliği” kurmaya kalkmışlardı. Mustafa Kemal ve Büyük Taarruz yardıma yetişmeseydi, amaçlarına ulaşacaklardı.

İşte böyle acı bir tarihi deneyimden sonra çıkarılan o Köy Kanununu, AB’ye uyum yolunda yitirdik.

Sesim buradan duyulur mu bilemiyorum ancak birilerine seslenmek geliyor içimden.

* Bir daha bu kadar çaresiz bırakılmış, ekmeğinin ve canının derdine düşürülmüş, tarihi ile, ülkesinde olup bitenlerle ilişiği kesilmiş bir halk çoğunluğu bulamazsınız. Vakit varken, hiç durmayın satın, ne bulursanız satın!

* Hazır bir Ergenekon masalı ile ortalık toza dumana bulanmışken, Yeni Toprak Yasasını da çıkarttınız. Bugüne kadar dağı taşı sattığınız yetmezmiş gibi, eski kanunda %5 olan yabancıya toprak satış sınırını %10’a yükselttiniz. Yetmez; %50’ye, hatta %100’e çıkartın; halk nasılsa anlamaz.

* “Ergenekon” dediniz; sizler otururken, ülke ülke dolaşıp soykırımın bir yalan olduğunu bütün dünyaya haykıran insanı da içeri tıktınız, meydan boş kaldı nasılsa… Anlaşın Ermenistan’la, dost olun, kanka olun; kimse bir şey demez merak etmeyin. “İyi niyetimizi gösterdik dersiniz”; bu millet, olumlu kelimelerden oluşan masallara bayılır, seve seve inanır, siz hiç düşünmeyin.

* Kıbrıs’ta da iyi niyetinizi göstermiştiniz ama Rumlar anlamadılar. Durmak Yok, Yola Devam! Tekrar deneyin, belki bu sefer değerinizi bilirler.

* Hatta ne yapacağız bu kadar geniş toprağı? Yönetimi bir sorun, ulaşımı başka sorun. Baksanıza sırf bu yüzden AB’ye bile giremiyoruz. Bölün ülkeyi seksen beş eyalete, her biri ayrı vatan olsun, kendini farklı hissetmek isteyene.

* Millet mi? Boş verin canım, Petrol Yasası çıkardınız, petrolünü son damlasına kadar yabancıya teslim ettiniz, farkına bile varmadı. Sosyal Güvenlik Yasası adı altında çalışanın, emeklinin hakkını ellerinden aldınız, sesi bile çıkmadı. Vakıflar Yasası diye topraklarını yabancıların talanına açtınız, her türlü entrikaya karşı savunmasız bıraktınız ruhu bile duymadı. Şimdi sınırları açıp, Ermenilere toprak sundunuz diye mi sesini çıkaracak?

* Arada birkaç çatlak ses çıkacaktır belki ama sorun değil. Birkaç gizli tanık bulunur, “Ergenekon” denir, onlar da tutuklanır, olur biter.

Ancak bütün bunların sorumlusu olarak, bu dünyada ya da öbür dünyada kendinize yatacak yer bulabilir misiniz, orasını bilemem.

Hala “Bırakın da çalışalım!” diyorsunuz. Oysa yapmakta olduğunuz her çalışma bize kabus, karabasan olarak geri dönüyor. Biz de çok rica ediyoruz, artık bırakın da onurumuzla yaşayalım!

Değer Erbora
degererbora@gmail.com
18.Temmuz.2008

9 yorum:

Unknown dedi ki...

Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Halkın "iyi niyet" olarak gördüğü akepe nin icraatlarını çok güzel özetlemişsiniz. Yazılarınızı daha geniş bir kitleye ulaşması için henüz akepe nin himayesine girmemiş Vatan, Sözcü gibi ulusal gazetelerde okumak isteriz.

"durmak yok yazmaya devam..."

S.Nuri ARSLAN

OZ dedi ki...

Merhabalar,
Gündemin bu kadar karışık olduğu bir dönemde böylesine hayati bir konuya değindiğiniz ve bizleri bilgilendrdiğiniz için tşkler. Bu yazıyı tanıdığım tün arkadaşlarımla paylaşacağım.

sevgiyle kalın,

:- Düşünen adam dedi ki...

Ülkesini sevenlere tercüman olduğunuz için size teşekkür borçluyuz. Elinize sağlık.

M. Yalçın Yalhı dedi ki...

Hümanizm yutturmacısıyla Türklük kavramı milletimize unutturuluyor. Bir Ermenistan Ermenisi, bir Yunanlı, bir tek şehidimiz için "Hepimiz Türküz" demiş mi? Neler oluyor bize anlayamıyorum!
Türklük şuurunu sade bir dille ve Türk'e yakışır biçimde işlediğiniz için size borçluyuz.
Elinize sağlık.

Biz Hava Harp Okulu 1973 devresiyiz. dedi ki...

Sevgili dostum,
Bu mükemmel yazın Türk - Ermeni politikasının çok can alıcı noktalarını anlatmaktadır. Ancak blog'unu okuyanlarla dar bir okuyucu kitlesine ulaşmaktadır. Aslında en çok okunan gazetenin baş yazarı tarafından yazılarak veya en çok izlenen TV nin baş haberinde yer alarak tüm okuma özürlü halkımıza ulaşmalıydı. Benzer yorumları siyasetin çok içinde olanlar dahi yapmaz iken sizi kutluyorum. Sağolun.

Bülent

Unknown dedi ki...

Sevgili Deger ERBORA,
sizi kutluyorum... Yine çok güzel değinmişsiniz Vatanımızın ve milletimizin sorunlarından birtanesine..Umarım yerine ulaşır sesiniz... değerli insan, sağlıkla ve huzurla kalın..

etki alanı dedi ki...

Sesini ben duydum,ve duyulması için elimden geleni yapacağım sevgili,Değer erbora...Ve yazdıklarını okuyunca,tüm duygularımı kaleme aldığını gördüm...Bu kadar yürekli bir bloğa ulaşmamı sağlayan,asortik krep'e teşekkür ederim....
Yüreğine sağlık...
Ben de Atatürk aşığı bir insanım..
TüTü

Unknown dedi ki...

İyi yazar olmak başka şey,dürüst,ahlaklı,halk dostu olmak,vatansever olmak başka şey.Siz ikincisi olmuşsunuz,üstelik iyide bir yazar olarak.Binler hep birlerden doğar doğru geçde olsa nasıl olsa hedefini bulmayacakmı.

Unknown dedi ki...

Kaleminize ve yüreğinize sağlık.Her zaman hayranlıkla okuyorum seni benim saygıdeğer hocam. A.Tan