4 Kasım 2007 Pazar

ÇOK GEREKSİZ (TEMMUZ 2007)

ÇOK GEREKSİZ

AKP’nin Mersin Milletvekili Zafer Üskül, hazırlayacakları sivil ve renksiz Anayasa’da Atatürk Milliyetçiliği ile Atatürk ilke ve inkılapları terimlerinin gereksiz olduğunu belirtmiş. İnsanın aklına ilk gelen soru, “Gereksiz olan, bu terimler mi yoksa bu talihsiz açıklama mı?” oluyor.

Bir rahatsızlık var, orası açıkça belli. Peki, nereden kaynaklanıyor bu rahatsızlık?

Bakıyoruz Anayasaya; daha başlangıç bölümünün ilk paragrafında önce “Atatürk Milliyetçiliği” ile karşılaşıyoruz. Diyor ki; “Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda; …”

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, neden rahatsızlık verir? Çünkü O’nun milliyetçiliği, kaba milliyetçilik söyleminden tamamen ayrılır. O, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bugünün yöneticileri gibi yetmiş iki millete bölmez ve hepsini tek bir kimlik altında toplar. Bilir ki; millet yetmiş iki parçaya bölünürse, ülke de yetmiş iki parça edilecektir. Yine bu anlayışla “Ne Mutlu Türküm Diyene” der, “Ne Mutlu Türk Olana” değil.

Bu anlayışın sahibi, Türkiye’nin bağrından çıkan bir lider olunca, başka ülke insanlarının onu anlayabilmesini bekleyemeyiz. Onlar, bu anlayışta bir lidere sahip olamadıkları için gerçekten çok talihsizdirler. Ancak bu topraklarda doğup, büyüyen, onun kurduğu okullarda yetişen ve en sonunda bu ülkeye yönetici olmaya soyunan kişilerin onu hala anlayamamış olması, gerçekten hayret verici ve düşündürücüdür.

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, bölmeyi değil, birleştirmeyi içerir, onun bu özelliği yanında bugün zorla tartışmaya açılan “Türkiyelilik”, “üst kimlik”, “alt kimlik” gibi kavramlar da iğreti bir biçimde ortada kalır. Rahatsızlık bundandır. Federasyon yönetimi , eyalet sistemi, bölge istinaf mahkemeleri gibi konuların gündeme geldiği bir dönemde tehlikeli ve gereksizdir!

Aynı cümlede Atatürk Milliyetçiliğini takiben Atatürk inkılap ve ilkelerinden söz edilmektedir. Yine rahatsızlık vermektedir ve gereksiz görülmektedir, neden?

Atatürk inkılapları / devrimleri çağı yakalamamızı, dünya ile uyum sağlamamızı sağlamıştır. Bugün artık üretmeyen, üretmeye de niyeti olmayan, varını yoğunu satıp, yiyen bir ülkenin batı ile uyumlu kalmasına da gerek kalmamıştır. Sömürge halklarının uyum gibi bir sorunu yoktur, onlar sadece hizmet ederler. O nedenle, bu devrim / inkılaplara da gerek kalmamıştır!

Gelelim o altı ilkeye. Milliyetçilik ilkesini incelemiş bulunuyoruz zaten, diğerleri ile devam edelim.

Cumhuriyetçilik : Bu ilkeye göre devlet, kişilerin iki dudağı arasından çıkan ani ve keyfi kararlarla yönetilmez, halkın yönetimi esastır. Bu ilke egemenlik kavramını da içinde barındırır. Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olduğunu belirtir. Bir bakın bakalım etrafınıza, gerçekten öyle midir? Değilse, artık bu ilke gereksizdir!

Devletçilik : Devlet ekonomide etkin ve güçlü olmalıdır. Ülkenin refahı için üretmelidir. Ürettikleri ile gerek özel sektörün gerekse halkın üretimine destek olmalıdır. Bu ilke ile bugün yapılan özelleştirmeler, stratejik şirketlerin yabancılara satışı uyum sağlamamaktadır, onun için artık gereksizdir!

Halkçılık : Halk yönlendirilen ya da yönetilen değil, yönetendir. Oysa bugün ülkemizi AB ve ABD yönetmektedir. Bütün kanunlar halk yararı için değil, onlar öyle uygun gördükleri, öyle istedikleri için çıkarılmakta ya da değiştirilmektedir. Dolayısıyla bu ilke artık gereksizdir!

Laiklik : Atatürk, aklı ve bilimi, hurafelerden arınmış dinin yanına koymuştur. Oysa ısrarla akıl ve bilimi dinin karşısına koymuş gibi gösterilmektedir. Gelinen nokta ortadadır. Türkiye hala “Gelişmekte olan ülkeler” sınıfında değerlendirilmektedir. Yıllardır ülkemizde din ve devlet işleri ayrı mıdır gerçekten? Halkımız eğitimsiz bırakılmakta, dinimiz hurafelerle doldurulmakta, bilgisiz kılınan halk tarikat liderlerinin elinde yalnızca bir oy deposuna dönüşmekte ve uzun yıllardır çoğu parti lideri, bunların önünde ceketlerini iliklemektedir. Dolayısı ile bu ilke de gerçek anlamda uygulanamamaktadır ve gereksizdir!

Devrimcilik : Bu ilke de Batı’nın piyonu olup talimatları yerine getirmeyi değil, ülkenin ilerlemesi için yapılması gereken atılımları, yenilikçiliği içerir. Kendi yararını düşünen Batı’ya hizmetle ya da gücünü beyinlerin karanlıkta kalmasından alan tarikatlara hizmetle kesinlikle bağdaşmaz. Onun için artık gereksizdir!

Lütfen artık kendimize gelelim. Atatürk’ün ilkelerinden uzaklaştıkça, özgürlüğümüzden, güvenliğimizden ve refahımızdan da ne denli koptuğumuzu görelim.

Bir taraftan tüm toplumu kucaklamaktan, toplumun huzuru ve refahı için hizmet vermekten, ülkeyi ileriye taşımaktan dem vuruluyor, diğer taraftan bizi biz yapan ilkelerimiz kendi anayasamıza çok görülüyor.

Ülkeleri ülke yapan, ilkeleridir. İlkeleri olmadan, o ülke bir adım ileriye gidemez, hatta yerinde bile sayamaz. Her zaman kaybetmeye mahkumdur. İlkelerimizden uzaklaştıkça geldiğimiz nokta da bunun kanıtıdır.

Ben beklerdim ki; kendi anayasamızdan bize hayat veren ilkeleri kaldırmak için mücadele yerine, bugün Ermenistan anayasasında yer alan ve ülkemizden toprak talep eden ifadelerin kalkması için mücadele edilsin. Ama nerede o günler? Bunun için Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı değil, Türkiye Cumhuriyeti için mücadele etmek gerekir.

Saygı ve sevgilerimle,


Değer Erbora

degererbora@gmail.com

Hiç yorum yok: